Uzaktan Eğitim
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Uzaktan Eğitim


 
AnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
EjDeRKaN
Admin
Admin



Erkek
Mesaj Sayısı : 604
Yaş : 34
Nerden : alemden
İş/Hobiler : RaP & FutBoL
Ruh Halim : Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Karizm10
Başarı Puanı :
Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Right_bar_bleue

puan ekle : <div class="js-kit-rating" view="score"path="" title="" permalink=""></div><script src="http://js-kit.com/ratings.js"></script>
Kayıt tarihi : 08/08/08

Kişi Sayfası
Rep Puanı:
Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Left_bar_bleue100/100Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Empty_bar_bleue  (100/100)
Rep Derecesi: 100

Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Empty
MesajKonu: Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar...   Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... I_icon_minitimePaz Eyl. 14, 2008 11:17 pm

Hoşlanmadan
anlaşılan şey, tarafların algılamalarındaki benzerliktir. İnsan
hoşlandığı kişi hakkında olumlu değerlendirmelerde bulunur ve hoşlanan
iki insan arasında karşılıklı güven sözkonusudur.

Sevgi ise
şemsiye bir tanımdır. Hoşlanmayı da içinde barındırmakla birlikte
sevginin karakteristik özelliği bağlılıktır.Sevgi; ilahî sevgi, insanî
sevgi, erotik sevgi diye farklı gruplara ayrılabilir. İnsanın olgun
özelliklere, güçsüz ve zayıf insanlara, hayvanlara olan sevgisi bu alt
grupları oluşturur.

Aşk, sevginin
tutkulu ve derin biçimidir. Aşkın en önemli özellikleri; sadakat,
bağlılık ve şefkattir. Bu üç hususiyet, aşk ile sevgi arasındaki farkı
gösterir. Âşık olan kişide önceliği duygular almış ve muhakeme ikinci
plâna düşmüştür. İhtirasla seven kişilere ‘delicesine âşık’
denilmesinin sebebi de budur. Âşık, sevdiği için kendi çıkarını terk
eden kişidir.

Aşkta hoşlanma
ve sevgide yaşanandan farklı olarak şefkat vardır. Genel olarak aynı
doğru üzerinde bulunduğu düşünülse de sevgi ile şefkat birbirinden ayrı
şeylerdir. Bir insanın aşık olup olmadığı onun şefkatine bakarak
anlaşılabilir. Ayrıca şefkat, karşılık beklemez ve şarta bağlı
değildir. Şefkat hisseden kişi aşık olduğu insanı ne pahasına olursa
olsun mesut etmek ister.

Âşık, ‘Onu
mutlu etmeliyim’ düşüncesiyle hareket eden, sevdiğine karşı her türlü
fedakarlığa hazır insandır. Hakiki aşk, tanımlanarak yaşanan aşktır.
Aşk, samimiyet ve içtenlik taşıyan bir histir. Âşık, ‘sevdiğime bütün
sırlarımı anlatabilirim ve o hayatımdaki en özel kişidir’ diye düşünür.
Ayrıca aşkta mantığın ikinci plânda olduğu, tutkunun yaşandığı bir
boyut vardır.

Aşk ile
bağlılık arasında da yakın bir ilişkiden sözedilebilir fakat her aşk
bağlılık, her bağlılık da aşk demek değildir. Bazı insanlar
birbirlerine bağlı olduklarını zannetseler de onları bir arada tutan,
ortak menfaatleridir. Çıkar ortadan kalktığında sevgi ve aşkta uçar.
Menfaat özellikle mecazî sevgilerde görülür. Meselâ, bir insanı fizikî
güzelliği için seven kimse, güzellik ortadan kalkınca sevmekten
vazgeçer. Oysa gerçek aşkta karşıdaki insanın kimliğini sevme duygusu
hâkimdir. Bir kimse sevdiği kimse için ‘onunla beraber olmadığımda
mutlu değilim’ diye düşünüyorsa bu aşktan kaynaklanan bağlılıktır. Ama
vatanî görev gibi mecburen hissedilen bağlılıklar da vardır. Kadın
erkeğe, erkek kadına sadıktır lâkin; sevmez ve öfkelene öfkelene
bağlıdır. Pek çok evlilikte olduğu gibi itaat vardır ancak bu, askerî
görevden kaynaklanan bir itaate benzer.

Burada zaman
zaman bağlılıkla karıştırılan bağımlılık kavramını da açıklamakta fayda
var: Bağlılıkta kişi sevdiği insan tarafından psikolojik ihtiyaçları
karşılandığı için tatmin duygusu yaşar. Oysa bağımlılık çıkar
ilişkisidir. Tıpkı başka şansı olmadığı için oluşan şirket ortaklığı
gibi…

Aşk Nedir?
Prens Charles
ile Lady Diana evlenirken, gazeteciler ‘birbirinize aşık mısınız?’ diye
sorduklarında onlar ‘aşk ne demekse biz oyuz’ dediler. Bu cevap üzerine
gazeteciler, ‘aşkın ne olduğunu bilmiyorlar’ diye yazarak, yeni evli
çiftle dalga geçtiler. Biraz politik bir cevap olmakla beraber Prens
Charles’in söylediği, doğruydu. Yani aşktan ne anlıyorsanız aşk,odur.

Aşk,
yüzyıllardan beri sadece duygularla yaşandığı farz edilerek, filozoflar
ve şairler tarafından tarif edilmiş, bilim adamları aşkın tarifiyle
uğraşmamıştır. Çünkü bilim denilince insanların aklına analitik, soğuk,
ciddi, sebep-sonuç ilişkilerine dayanan bir şey gelir. Fakat aşkın
anlaşılmasında son 30-40 yılın, bilimsel analizleri ciddî bir yardımcı
olmuştur. Atomdaki nötronla proton arasındaki çekim gücü, kadınla
erkeğin ilişkisi, liseli aşıkların yaşadıkları duygu seli, yada
Yaratıcı’ya olan bağlılık… Bunların hepsi aşk tanımı içinde
açıklanmaktadır. Aşk, gerçekten hepsini kucaklayacak kadar geniş bir
şemsiye midir?

Aşk, sevginin
tutkulu ve derinlikli biçimidir. Aşkı sevgiden ayıran en önemli üç
özellik, sadakat, bağlılık ve şefkattir. Sevdiğine delice bir tutkuyla
bağlanan âşık onun için kendi çıkarını terk eden kişidir. Aşık olan
kişide muhakeme ikinci plana düşmüş, öncelik duyguların olmuştur.

Aşk aynı
zamanda gerçeklerin dışına çıkmış, hayal dünyasında yaşanan romantik
bir duygudur. Aşktan anlaşılan şey romanstır. Güzel bir aşk yaşamak
için romansı mahveden ve artıran şeylerin iyi bir senaaai gerekir.

Aşkın Ömrü
Aşk, 1,5 – 3
sene arasında değişen bir ömre sahiptir. Ondan sonra buhar olup uçar.
Süreç sevgi ve aşkla başlar ama; mantıkla devam eder. Mantık içermeyen
aşk, bir müddet sonra yok olmaya mahkûmdur.

Aşk, uzun bir
yolculuğa çıkmak yada yanan bir ateşi seyretmek gibidir. İnsan ateşe
şevkle bakar fakat onu canlı tutmak için çabalaması gerekir. Ateş
yanarken arada bir sönmeye yüz tutsa da gereken bakım ve ilgiyi
gördüğünde tekrar alevlenir. Aşkın kısa sürmesinin sebebi, aşıkların
aşk ateşinin içine atlayıp, yanmak gerektiğini düşünmeleridir. Halbuki
aşk, yönetilmesi icap eden bir ateştir. Ateşe dışardan takviye yapmak,
onun ısı ve enerjisinden faydalanmayı sağlar. Âşıklar, birlikte
alevlendirdikleri ateşi izleyerek mutlu olurlar. Fakat mantıksız bir
biçimde alevlerin içine dalmak, onu iki sene de sönen bir kül yığınına
çevirir. Yani aşk; sebep değil, iyi bir ilişkinin sonucudur.

Burada akla
şöyle bir soru gelebilir: Aşk bir sonuç ise, başlangıçta yaşanan nedir?
Aşk merdiveninin ilk basamağında kadın ve erkek arasında cazibe meydana
gelir. Birbirinin çekim alanına giren iki kişi, birbirlerinden
hoşlanırlar. Eğer bu yakınlık iyi bir ilişkiye dönüşürse, aşka kapı
aralanır. Aşkın oluşmasında başlangıç itibariyle tarafların birbirinden
nefret etmemesi yeterlidir. Tarafların birbirleri hakkında ciddi
boyutlarda olumsuz değerlendirmeleri yoksa ve iyi bir ilişki
yaşanıyorsa, bu aşkı filizlendirebilir. Fakat her ilişki aşkla başlamak
zorunda değildir. Önemli olan iki kişinin birbirini tanımasıdır.

Aşkın Disiplini
Aşkın kendine
ait bir disiplini vardır. İnsanın aşk hakkında bilgilenmesi, ‘aşk
nedir, nasıl aşık olunur?’ gibi soruların cevabını bulması gerekir.
Çünkü aşk vahşi bir ormanda gezmeye benzer. Kaliteli bir yolculuk için
bilgi ve donanım gerekir. İnsan ormandan ancak hazırlıklı olduğu
taktirde zevk alıp, iyi vakit geçirebilir. ‘Ormanı seviyorum ve bir
süre orada yaşamak istiyorum’ diye tedbirsiz bir yola çıkış, bizi baş
edemeyeceğimiz tehlikelerle karşı karşıya getirerek, mahvedebilir. Oysa
aşk konusunda edinilen bilgi yaşanan sorunları kazanca çevirmemizi
sağlayacaktır. Aşklarını uzun yıllar devam ettiren çiftler, fırtınalı
dönemler yaşasalar da gemiyi terk etmemiş ve bağlılıklarından taviz
vermeden beraberliklerini sürdürmüşlerdir. Bu da ancak ilişkiye emek
vermekle mümkündür. Bir insandan ‘otuz, kırk senedir aynı kişiye
aşığım’ sözünü duymak çiftlerin birbirlerini mutlu etme çabalarının
sonucudur. Uzun süre devam eden aşklarda iyi niyet ve sevgi azalsa bile
hiçbir zamankaybolmamıştır. Çiftler, aşk ateşi sönmeye yüz tuttuğunda
onu tekrar nasıl alevlendirecekleri konusunda çözüm aramış ve problemi
ortadan kaldırmışlardır. Zamanla ilişkilerin heyecanını kaybedip,
insanların birbirlerinden sıkıldıkları da olabilir elbet. Bunun sebebi,
birlikteliklerine ayırdıkları zamanın, enerjinin, ilginin azalmasıdır.
Bir erkek ‘eşimden sıkılıyorum’ diyorsa ilgisi işe, aynı şeyi kadın
söylüyorsa, ilgisi çocuğuna yada ev işine yönelmiştir. Ancak bu kalıcı
bir durum değildir. Çiftler, karşılıklı olarak ilgilerinin azaldığını
farkediyorlarsa, sevdikleri insanı hoşnut etmeye çalıştıklarında aşk
ateşi yeniden alevlenir. Pek çok ilişki ve evlilik bu gayret
gösterilmediği için bozuluyor.

‘Ben Doğru İnsan mıyım?’
İnsanlar
ilişkiye girerken yada ilişki isterken doğru insanı arama çabası
içindedirler. Bu esnada ‘Benim için doğru insan kimdir?’ sorusunu
sormalarına rağmen, ‘Acaba ben doğru kişi miyim?’ sorusunu sormazlar.
Karşı tarafı kendi yapılarına uydurmaya, başlangıçta çizdikleri protipe
münasip bir eş bulmaya çalışırılar. Halbuki insanın ‘kendime uygun
kişiyi arıyorum’ derken, ‘kendimi değiştirip, geliştirme çabasında
mıyım?’ sorusunu da sorması gerekiyor.

Evlilikte ve
genel olarak kadın erkek ilişkilerinde rastladığımız en büyük problem,
düşünce katılığıdır. Düşünce katılığı yaşayanlar yani inatçılar
değişime kapalıdırlar. Böyle bir insan kendisini geliştirmemiş,
bulunduğu yerde kalmıştır. Fakat ilerlemeye açık kişi, yerde gördüğü
bir kağıt parçasından bile birşey öğrenir. Sabit fikirli olmakta ısrar
eden, ‘Ben yeterliyim, ben oldum’ diye düşünen bir insanın gelişimi
farkındalık bilincinin oluşmasıyla mümkündür. ‘İyi yönlerinin olduğu
muhakkak ama; bazı taraflarının da değişime ihtiyacı var’ diyerek önce
gelişim gerçeğini kabullenmesini sağlamak bu hususta yapılabilecek en
önemli noktadır. Evlendiğinde nasıl bir eş olacağı sorusunu kendine
soran kişi, doğru ilişkinin ilk adımını da atmış demektir. Fakat böyle
bir sorudan kaçıyorsa, karşı cinsle ilişkiye hazır değildir. Kendini
mükemmel gören bir kimse, yalnız yaşamaya mahkumdur.

Aşktaki Başarı
Aşktaki başarı
kişilikle bağlantılıdır. İnsan kapalı kutu gibidir. Biz onun dış
görünüşüne bakarak, içinden bilgi almaya çalışırız. Bunun içinde biraz
zaman geçmesi lâzımdır ki; kapalı kutu anlaşılabilsin. İnsanlar aşık
oldukları kimsenin kişiliğini yeterince tanımadan, ‘delicesine sevdim’
diyorlar ama; aşık olunduğunda nasıl davranılacağını bilmiyorlar. İyi
bir aşk için sevmek yetmez. Önemli olan onun kurallarını bilmek ve iyi
yönetmektir.

Aşk, dünyayı
döndürecek derece etkili bir güçtür. Bir motorun dönmesi için nasıl
hareket gerekiyorsa, dünyanın dönmesi için de aşkın etkileyici gücü
gerekmektedir. Ayrıca aşk, iyileştirici bir güce, büyüleyici bir etkiye
sahiptir. İnsanlık tarihinde bazen otorite, bazen de halk tarafından
toplumsal hayattan uzaklaştırılmış, yalnız bırakılmış bilgeler vardır.
Fakat onların kimisinde ilahî, kimisinde insanî şekilde aaaahür eden
öyle bir aşk vardır ki; belli bir süre sonra insanları kendi
etraflarına çekmişlerdir. Hz. Mevlâna bunun en güzel örneğidir.
Yaşadığı aşk, Onu büyük bir cazibe merkezine dönüştürmüştür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.kralalemciler.net.tc
EjDeRKaN
Admin
Admin



Erkek
Mesaj Sayısı : 604
Yaş : 34
Nerden : alemden
İş/Hobiler : RaP & FutBoL
Ruh Halim : Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Karizm10
Başarı Puanı :
Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Right_bar_bleue

puan ekle : <div class="js-kit-rating" view="score"path="" title="" permalink=""></div><script src="http://js-kit.com/ratings.js"></script>
Kayıt tarihi : 08/08/08

Kişi Sayfası
Rep Puanı:
Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Left_bar_bleue100/100Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Empty_bar_bleue  (100/100)
Rep Derecesi: 100

Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... Empty
MesajKonu: Geri: Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar...   Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar... I_icon_minitimePaz Eyl. 14, 2008 11:17 pm

Aşk ve Cinsellik
Aşkın üç
sacayağı vardır. Bunlar dış görünüş, ruhî olgunluk ve cinselliktir.
Fakat bu üç unsurdan hiçbirisi aşk için tek başına yetmez, ancak
beraber olduğu zaman birbirini tamamlar. Çok güzel bir insanın sakat
birisine aşık olması akıl yürütme yöntemleriyle açıklanamasa da
bağlılık ve mutluluğun getirdiği kaliteli bir beraberlik yaşanabilir.
Kadın erkek ilişkisinde dış görünüşün önemi % 20 oranındadır. Geri
kalanı iç güzellikle alâkalıdır. Dikkat çekici bir fizikî güzellik, aşk
için yeterli değildir. Önemli olan içteki niteliklerin dışa doğru
şekilde yansımasıdır. Meselâ, fiziken çok güzel bir kadın oturmasını,
kalkmasını, giyinmesini, kendine bakmasını bilmez; buna mukabil
ortalama güzelliğe sahip bir başka kadın, çok dengeli bir biçimde
bunları yaparsa diğerinden daha fazla beğenilebilir. Bu beğeniyi
sağlayan şey zihinsel güzellik, kişinin kendine olan güveni ve
kusurlarını cesaretle karşılayabilmesidir. Bunları yapabilen kadın çok
güzel olmasa da sevimli ve alımlı demektir.

Cinsel
uyarılma kadında dokunma ile, erkekte görsel unsurlarla ortaya çıkar.
Bu genetik eğilim sebebiyle erkek kadının dış görünüşüyle çok
ilgilenir. Erkek iyi bir fiziksel temas sayesinde kadını cinsel
açısından etkileyebilir. Kadının cinsellik uyarısı, beyninin duygusal
yönünün harekete geçmesiyle mümkündür. O da sevgiyle söylenmiş güzel
sözcüklerle olabilir.

Aşk ve Güzellik
Aşk için
fiziksel güzelliğin şart olmadığını söylemiştik. Hattâ çok yakışıklı
yada çok güzel kimseler iyi âşık olamayabilirler. Çünkü bu insanlar
başka tarafından çok iltifat gördükleri için önlerine yeni seçenekler
çıkabileceğini düşünürler. Bu sebeple de sadakatleri zarar görür.
Yakışıklı yada güzel insanlarla evlenenler kendilerini daha kıskanç
olmak mecburiyetinde hissederler. Bu da doğal bir durum.

Aşkın Tek Doğru Sonu, Evlilik ya da Hüsran mıdır?
ir insan
evleneceğim kişiye mutlaka aşık olacağım diye düşünüyorsa, o kişi aşkı
da, evliliği de bilmiyor demektir. Evlilik, aşk olmadan yürüyebilir
ama; kalitesiz olur. Aşk, evliliğe kalite katar. Bir bitkiyi ekip,
büyütmek gibi evlilikte de aşkı büyütüp, geliştirmemiz mümkündür.

Aşkın Coğrafyası
Aşk edebiyatı
belki kültürel yapı, belki kromozomal bir eğilim belki de sebebini tam
olarak açıklanamayan bir gerekçeyle Akdeniz coğrafyasında dünyanın
diğer bölgelerine nazaran daha fazla gelişmiştir. Kerem ile Aslı’lar,
Leyla ile Mecnun’lar, Ferhat ile Şirin’ler bilinen örneklerden
bazıları. Şu bir gerçek ki; büyük aşklar doğu dünyasında hep vardır.
Buna mukabil Kuzey Avrupa gibi soğuk ülkelerde, soğuk insan özellikleri
görüldüğü için buralarda aşkın yaşanması da, yazılması da doğu’ya
oranla daha azdır. Tabii bunda kilisenin baskıcı tutumunu da göz ardı
etmemek gerekiyor. Batı’da aşk kavramı daha ziyade Ortaçağda kilise
baskısı kalktıktan sonra canlanmaya başlamıştır.

Kainattaki en
zor şey, insanı çözümlemektir. Ademoğlunun analizi yalnız ilmî
ölçeklerle yapılamaz. Bilimsel veriler geliştirerek bir standarda
oturtsanız da, insanı çözümlemenin özel yetenekle yoğrulmuş bir sanat
yönü vardır. Anlaşılması zaten güç olan insan, ilişkiler konusunda daha
da müphemleşebilir. Meselâ, birbirine aşık iki kişi her zaman uyumlu
bir ilişki yaşayamayabilirler. Kadınlar beraber yaşadıkları erkeklerin
bir yandan olgun ve beyefendi olmasını isterken, diğer yandan da
içlerinde yaramaz bir çocuk taşımasını beklerler. Bu konuda her iki
tarafında birbirini anlama çabası, ilişkiyi sekteye uğratan empati
sağırlığını giderecektir.

Aşkın Matematiği
Aşkı bir
spektrum olarak sayı doğrusu üzerinde düşünürsek; 1, hoşlanma duygusu;
2, sevgi; 3, aşktır. Nötrden yani sıfır noktasından geriye doğru
gidersek eğer bu sefer de; -1, antipati; -2, nefret; -3, düşmanlıktır.
Sayı doğrusu üzerine yerleştirildiğinde artı ucun üst noktası aşk, eksi
ucun üst noktası ise nefret olarak karşımıza çıkıyor. Sıfır noktası
sevginin nötr derecesini ifade etmektedir. Sevginin derecesi ona
yüklenen anlam ve değer ile değişir. Bu kapsamda sevgi, düşünceyle
yoğrulduğunda mertebesi yükselir. Sevgi, nefretten başlayıp aşka
dönüşebilir ve aslında insan nefret ettiği birine de aşık olabilir. Ya
da aşık olduğu birisinden bir müddet sonra nefret edebilir. Bu da
göstermektedir ki; sevgi değişken bir yapıdadır.

Aşkın Tuzakları
Aşkın
tuzakları olduğunu, çok tutkulu aşıkların dahi birbirlerini öldürmeye
kalkışmalarından görebiliriz. Aşk tanımını tekrar hatırlarsak, aşk: bir
insanın diğer bir insan içinde kaybolmasıdır. Yani kişinin egosunu bir
başka insanın ego havuzu içine atarak eritmesidir. Ancak gerçekçi
olmayan aşklarda, seven benliğini sevilende erittikten bir süre sonra
ona düşmanlık da besleyebilir. Bu problemin kaynağı, aşık olan kişinin
karşısındakini değil, idealize ettiği bir kimliği yani zihninde
tasarladığı ‘Onu’ sevmesidir. Fakat sevdiği ile yakınlaştığında, onun
idealindeki insan olmadığını görerek hayal kırıklığına uğramaktadır ki,
sonuçta nefret yaşanabilir. Delicesine büyük bir sevdayla başlayan
aşkın bir süre sonra buhar olup uçmasının sebebi, aşığın her şeye pembe
gözlükle bakmasıdır. Oysa gerçekçi tarzda yaşanan aşk, çiftin engelleri
beraber aşıp, ilişkinin derinlik kazanmasıyla devam eder ve yok olma
tehlikesiyle de karşılamaz.

Aşkın
tuzaklarından birisi aşk nezlesidir. Tıpkı mide ya da burun nezlesi
gibi… Aşk nezlesi, varolan bir ilişkiye başka tehlikeli ilişkiler
karıştırmak demektir. Aşk nezlesi insanı kısıtlar, huzursuz eder ve
yakınlarına rahatsızlık verir. Gribin diğer insanlara zarar vermesi
gibi… Aşkı nezleden kurtarmanın yolu, onu tehliaaae sokacak şeyler
yapmamaktır.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.kralalemciler.net.tc
 
Hoşlanma, Sevgi ve Aşk Arasındaki Farklar...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sevgi
» Sevgi Seli
» Sevgi Nedir ???

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Uzaktan Eğitim :: AŞK & SEVGİ & AYRILIK & HASRET :: Sevgini Haykır-
Buraya geçin: